Fahir

Tanım:

 

Nefes:

Şâhım Âl-i Abâ’ya girenlere aşk olsun

Meydân-ı Mürtezâ’ya girenlere aşk olsun

Meydân özge bir yerdir, bilmek anı hünerdir

Erkân-ı Erenlerdir, gelenlere aşk olsun

Koç kuzulu bir koyun olup, derinden soyun

Orda Mürşide boyun verenlere aşk olsun

Mürşid Hayder Alî’dir, Hak anda mücellidir

Eli Hakk’ın elidir, bilenlere aşk olsun

Bu yol inceden ince, kılıçtan da keskince

Mürşid nasihatince gidenlere aşk olsun

Tevellâyı gönülden getirdim Fâhir elden

Mürşid’i cân ü dilden sevenlere aşk olsun

Seyfullah

Tanım:

 

Nefes:

Bu aşk bir bahr-i ummândır

Buna hadd ü kenâr olmaz

Delilim sırr-ı Kur’ân’dır

Bunu bilende âr olmaz

Süre-geldik ezeliden

Pîrim Muhammed Alî’den

Şarâb-ı lâ-yezâliden

İçenlerde humâr olmaz

Eğer âşık isen yâre

Sakın aldanma ağyâre

Düş İbrahim gibi nâre

Bu gülşende yanar olmaz

Kıyamazsan baş ü câna

Uzak dur girme meydâna

Bu meydânda nice başlar

Kesilir hiç soran olmaz

Hakk ile hak olanlara

Kendi özün bilenlere

Dost yolunda ölenlere

Kan bahası dinar olmaz

Bak şu Mansûr’un işine

Halkı üşürmüş başına

Ene’l-Hakk’ın firâşına

Düşenlere tımâr olmaz

Seyfullah özünde mestdir

Pîrinden aldığı destdir

Dîvâne râ kalem-nistdir

Ne söylese kınar olmaz

Bosnavi

Tanım:

 

Nefes:

 Makâm-ı vahdetten düştüm yabana

Yaban yollarını geçtim de geldim

Ârifin esrârın açmam nâ-dâna

Âriflerin sırrını seçtim de geldim

Anâsır libâsın giydirdi ana

Melâik manendi düştüm seyrâna

Henüz âdem olup geldim cihâna

Yedi kat gökleri aştım da geldim

Muhabbet cemidir erenler cemi

Erenler ceminde sürerler demi

Kırkların ceminde buldum Âdem’i

Hâk-i pâye yüzüm sürdüm de geldim

Ârif isen dinle ey kalb-i selim

Cânını mürşide edegör teslim

Gürûh-ı Nâci’ye olunca nedim

Cemâl-i hazreti gördüm de geldim

Bosnavî’yim sözüm gitti özümden

Âşık olan çıkmaz kâmil izinden

Bu ilmi okudum bâtın yüzünden

Bin yıllık namâzı kıldımda geldim

Denizlili Asım Kerimi Baba

Tanım:

 

Nefes:

Bu cihâna daim gelip gidenler

Birisi Muhammed birisi Alî

Cümlemize her an ihsân ederler

Birisi Muhammed birisi Alî

İlim hak ilmidir tahsil edersen

Vücûdun sırrını tekmîl edersen

Mânâyı gösteren yoldan gidersen

Şehri Muhammed’dir kapısı Alî

Her yolun yokuşu bir de düzü var

Dünyanın baharı, güzü, kışı var

Nevruzun gecesi ve gündüzü var

Gündüzü Muhammed gecesi Alî

Bu dehrin hâlini bilmez cahiller

Allah’ın ilmini anlar ehiller

Hikmetin kitâbını okur kâmiller

Kur’ân’ı Muhammed hecesi Ali

Kerîmî kemtere inâyet etti

Bir el gördüm bana işaret etti

Çok şükür erenler hidayet etti

Mürşidi Muhammed rehberi Ali

Abdal Musa

Tanım:

Hacı Bektaş Veli hazretlerinin 360 Ardasından biridir (Halifelerindendir.) Antalya Elmalı ilçesi Türbe köyünde büyük bir Bektaşi tekkesi oluşturmuştur. Kaygusuz Abdal (Gaybi)’ın da mürşididir. Günümüze Nasihatname ve üç dört parça manzumesi ulaşmıştır.

Türbenin konumu:  

Nefesler:

Kim ne bilür bizi nice soydanuz

Ne zerrece ottan ne de sudanuz

Bize meftun olan marifet söyler

Biz, Horasan elleründe baydanuz

***

Bizüm zahmumuza merhem bulunmaz

Biz kudret okunda gizlii yaydanuz

Yedi derya bizüm keşkülümüzde

Hacım, umman ise biz de göldenüz

Hızır îlyas bizüm haldagumuzdur

Ne zerrec Günden ne hot Aydanuz

Yedi tamu bize nevbahar oldu

Sekiz uçmak içindeki köydenüz

Mûsa gibi «Lenterani» denürüz

Aslumuzu sorar isen soydanuz

«Abdal Musa» oldum geldüm cihana

Arifler anlar bizi ne boydanuz

***

Ben hocamdan aldum böyle dersümü

Okur idüm eliften baya deyu

Kimse bilmez şu dünyada sırrumu

Ta ezelden çağururam Hû deyu

Kimin azatlayup kimin fakıdur

Kimin döğüp söğüp kimin okudur (Ali oldum Adem oldum bahane, Güvercin donunda geldim cihane)

Dediler bu meydan kimin hakkıdur

Kim dedi ki şu murdarı yu deyu

Evvel ekşi narken, üzüm çoğ iken

Davut sofradayken, biçak yoğ iken

Ismaile inen kurban sağ iken

Kime dedi şu lokmayı soy deyu

Fatma ana can Alinin gülünü

iraçtan inerken öpmüş elinü

Hak, Yezide kokturmadı gülünü

Muhammedin yadigârı bu deyu

«Abdal Musam» anda bir tolu içtüm

îçtüm ol toluyu kendümden geçtüm

Işkun ateşine yandum tutuştum (Son mısra kayıptır)

***

Horasandan Rûma zuhur eyleyen

Pirim Hacı Bektaş veli değül mü?

Binüp cansuz. divarlaru yürüten

Pirim Hacı Bektaş veli değül mü?

Toksan altı bin Horasan Pirlerü

Elli yedi bin de Rûm erlerü

Cümlesinin serfirazı, serverü

Pirim Hacı Bektaş veli değül mü?

Balum Sultan arkadaşı, yoldaşı

Kızıl Deli Sultandürür hem eşi

Abdal Musa Sultan dersen ne kişi

Pirim Hacı Bektaş Veli değül mü?

Gözlerin kör olsun ey kanlu Yezit

Bu meydanda ne var Aliden gayri

Güvercin donuyla Urûma uçan

İmamlar evinün kapusun açan

Cümle evliyalar üstünden geçen

Var mıdur hiçbir er Aliden gayri?

Sofî Abdal erkânını yürüden

Aynıcemde sevdüklerün sürüden

Nişteri Selman kırk vücudu bireden

Var mıdır hiçbir el Aliden gayri

Muhammet Miracın yoluna girdi

Bu sır gayet sır içinde sır idi

Şır donunun Hatem mührünü verdi

Bu sırrı kim eder Aliden gayri

Cümle evliyalar, imamlar bunda

İkrar alan kimse düşer mi derde

Yeknefesle durma meydanı erde

Kimdür baba rehber Aliden gayri

Her kimin çırağın yaksa Hak yakar

Rızaya baş koyup Teslimün takar

Aslumuz on iki imama çıkar

Babamuz her kim var Aliden gayri

Selman bir deste gül Şaha uzattı

Kendü tabutuna kendüzü yattı

Cemii Mushaftan nikabın attı

Kur’an yok gördüler Aliden gayri

Erenler erkânı gerçek bellüdür

«Abdal Musa» fakir anun kuludur

İmamlar sırrile gönül toludur

Var mıdır hiçbir el Aliden gayri

Bedri Noyan Dede Babaerenler

Tanıtım:

Bedri Noyan, 1960’dan 1997’de ölümüne kadar Bektaşi toplumu içinde en yüksek mevki olan Dedebabalık makamında bulunmuş hekim, araştırmacı-yazar, sanatçı ve inanç ve toplum adamıdır.Bedrinoyan1

1912 yılında Serez’de doğdu. Babası subaylıktan emekli olunca Samsun’a yerleştiler. Ortaokul ve liseyi Samsun’da okudu. 1931 yılında Samsun Lisesi’nin ilk mezunları arasında yer aldı. 1937 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. KBB İhtisasını Ankara Numune Hastanesinde Avusturyalı Profesör Max Meyer’in yanında yaptı. 1946 yılında İstanbul Tıp Fakültesinde, Ekrem Behçet Tezel’den sonra Türkiye’nin ikinci KBB doçenti oldu. 1951’de üniversiteden ayrılarak Aydın ve İzmir’de Serbest KBB Hekimi olarak çalıştı. KBB, Türkoloji ve folklor kongrelerine tebliğler sunarak katıldı. Tıp dergilerinde çok sayıda yayınları ve çeşitli dergilerde araştırma yayınları yayınlandı. Dr. Bedri Noyan, 21 Mart 1960’da Alevi ve Bektaşi toplumu tarafından Dedebaba seçilerek pir postuna oturdu ve 7 Kasım 1997’de ölene kadar (Bektaşi terminolojisinde Hakk’a yürümek denir) Bektaşi toplumunun en üst düzey liderliğini yaptı. Şiir, müzik, resim ve özellikle de hat ve ebru sanatı ile yakından ilgilenmiştir.

Nefesleri:

Muhammed Alî aşkına insan Meydân’da Meydân’da

Pîr Bektaş Velî aşkına kurbân Meydân’da Meydân’da.

Çerağlar, cânlar uyanmış, gönüller şevk ile yanmış,

İlâhi aşka boyanmış erkân Meydân’da Meydân’da

Dâr’a boynu bağlı varır, Niyâz ederek yalvarır,

Sonra inciler çıkarır, Ummân Meydân’da Meydân’da

Erir demir gibi sertler, kendini yok eder mertler,

Tatlılaşır burda dertler, derman Meydân’da Meydân’da

Cân u başı fedâ ile, mâsivâ’ya vedâ ile,

El eledir gedâ ile, Sultân Meydân’da Meydân’da

Yücelîr de mir’âcına, erişir devlet tâcına,

El uzatır muhtâcına, Yezdan Meydân’da Meydân’da

Cânân ile, devrân ile, imân ile Sübhân ile,

Pîrân ile, peymân ile, fermân Meydân’da Meydân’da

Beraberce Âl-i Abâ, hem Mustafâ hem Mürtezâ,

Fakîr Bedri Dedebaba Noyan Meydân’da Meydân’da

***

Hakîkat uğruna kurbâna geldik

Soyunduk, yalnayak meydâna geldik

Edip mi’rac, tutup elden etekten

Erip Hakk’a Şâh-ı Merdâna geldik

Dayandık dönmedik ikrârımızdan

Tâ Elest’den süren peymâna geldik

Uyanmışken çerağlar gönlümüzde

Bu dergâha varıp mihmâna geldik

Yok olduk, ölmeden öldük ta dost, dost

Geçip cândan o dem cânâna geldik

Erip mürşid yüzünden ehl-i aşka

O nûrdan şevk alıp Sübhân’a geldik

Mübârek merkadin ardında durduk

Bütün Türklük için şükrâna geldik

Fakîr Bedri Noyan erkân, edeple

Hacı Bektaş Velî Sultân’a geldik

***

Sevdâya düşüp şevk ile efgân bir olurmuş

Pervâne ile âteş-i sûzân bir olurmuş

Ben sen sözü kalkıp aradan ten eriyip dost

Gördüm ki nasıl cân ile cânân bir olurmuş

***

Düştüm Bir Yol Sevdasına

Beni Güldür Deli Gönül

Götür yârin rüyasına

Sonra öldür deli gönül

Yunus ile dağda mıyım?

Emrah ile bağda mıyım?

Dertliyle bir çağda mıyım?

Bana bildir deli gönül

Bilmezdim gafildim boştum

Dolmak için nice koştum

En son bir âteşe düştüm

Beni kaldır deli gönül

Dört kapıdan aşkla girdim

Kırk basamak öte vardım

Orada kendimi gördüm

Bu ne hâldir deli gönül.

Muhammed Alî aşkına insan Meydân’da Meydân’da
Pîr Bektaş Velî aşkına kurbân Meydân’da Meydân’da.

Çerağlar, cânlar uyanmış, gönüller şevk ile yanmış,
İlâhi aşka boyanmış erkân Meydân’da Meydân’da

Dâr’a boynu bağlı varır, Niyâz ederek yalvarır,
Sonra inciler çıkarır, Ummân Meydân’da Meydân’da

Erir demir gibi sertler, kendini yok eder mertler,
Tatlılaşır burda dertler, derman Meydân’da Meydân’da

Cân u başı fedâ ile, mâsivâ’ya vedâ ile,
El eledir gedâ ile, Sultân Meydân’da Meydân’da

Yücelîr de mir’âcına, erişir devlet tâcına,
El uzatır muhtâcına, Yezdan Meydân’da Meydân’da

Cânân ile, devrân ile, imân ile Sübhân ile,
Pîrân ile, peymân ile, fermân Meydân’da Meydân’da

Beraberce Âl-i Abâ, hem Mustafâ hem Mürtezâ,
Fakîr Bedri Dedebaba Noyan Meydân’da Meydân’da

***

Hakîkat uğruna kurbâna geldik
Soyunduk, yalnayak meydâna geldik

Edip mi’rac, tutup elden etekten
Erip Hakk’a Şâh-ı Merdâna geldik

Dayandık dönmedik ikrârımızdan
Tâ Elest’den süren peymâna geldik

Uyanmışken çerağlar gönlümüzde
Bu dergâha varıp mihmâna geldik

Yok olduk, ölmeden öldük ta dost, dost
Geçip cândan o dem cânâna geldik

Erip mürşid yüzünden ehl-i aşka
O nûrdan şevk alıp Sübhân’a geldik

Mübârek merkadin ardında durduk
Bütün Türklük için şükrâna geldik

Fakîr Bedri Noyan erkân, edeple
Hacı Bektaş Velî Sultân’a geldik

***

Sevdâya düşüp şevk ile efgân bir olurmuş
Pervâne ile âteş-i sûzân bir olurmuş
Ben sen sözü kalkıp aradan ten eriyip dost
Gördüm ki nasıl cân ile cânân bir olurmuş

***

Düştüm Bir Yol Sevdasına
Beni Güldür Deli Gönül
Götür yârin rüyasına
Sonra öldür deli gönül

Yunus ile dağda mıyım?
Emrah ile bağda mıyım?
Dertliyle bir çağda mıyım?
Bana bildir deli gönül

Bilmezdim gafildim boştum
Dolmak için nice koştum
En son bir âteşe düştüm
Beni kaldır deli gönül

Dört kapıdan aşkla girdim
Kırk basamak öte vardım
Orada kendimi gördüm
Bu ne hâldir deli gönül.

Didari

Tanıtım:

 

Nefesler:

Lâ-mekân elinden bir sadâ geldi

Nevrûzumuz canlar mübârek olsun.

Kalb-i mü’minâna bir safâ geldi

Nevruzunuz canlar mübârek olsun.

(Kırklar bayramınız size aşk olsun)

Viladet günüdür hak Murtaza’nın

Şehşir-i kudretle ol Kibriyâ’nın

Na’ra-i Haydar tek açub dehânın

Nevruzunuz canlar mübârek olsun.

(Kırklar bayramınız size aşk olsun)

Bugün hurûc eder cümle mevcûdat

Bu dem kıyam eder yevm-i arasat

Bu demle açılır mü’mine mir’ât

Nevruzunuz canlar mübârek olsun.

(Kırklar bayramınız size aşk olsun)

Zîrûh gayr-i zîrûh baş keser Şah’a

Bu dem izin olub gelirler câha

Fescidû emriyle ol yüzü mâha

Nevruzunuz canlar mübârek olsun

(Kırklar bayramınız size aşk olsun)

Bunda handân olur kalbi mükedder

Gözyaşları olur lâl ü mücevher

Aşk olsun canlara Dîdârî kemter

Nevruzunuz canlar mübârek olsun

(Kırklar bayramınız size aşk olsun)

Harabi, Edip Harabi

 Tanıtım: Edip Harabi

1853 yılındaİstanbul’da dogdu. Asıl adı Ahmet Edip’tir. Harabi, sonradan şiirlerinde kullandığı mahlastır. Bazı şiirlerinde adı Edip olarak geçer. Bahriye Birlik katibi olan Harabi ömrünü İstanbul ve Rumeli’de geçirmistir. 17 yaşında Bektaşiliğe giren Harabi Hakk’a yürüdüğü yıl olan 1917’ye kadar bu yolun sadık bir bendesi olmustur.

Nefesleri:

Kâf u nûn hitâbı izhâr olmadan

Biz bu kâinâtın ibtidâsıyız

Kimseler vâsıl-ı dîdâr olmadan

Ol kâb-ı kavseyn’in ev ednâsıyız

Yok iken Âdemle Havva âlemde

Hak ile Hak idik sırr-ı müphemde

Bir gececik mihmân kaldık Meryem’de

Hazret-i İsa’nın öz babasıyız

Bize peder dedi tıfl-ı Mesihâ

Rabbi erni diye çağırdı Musa

Lenterâni diyen biz idik ona

Biz Tûr-ı Sinâ’nın tecellisiyiz

Küntü kenz remzinin olduk âgâhı

Ayne’l-yakîn gördük cemâlullahı

Ey hace bizdedir sırr-ı ilahî

Hünkâr Hacı Bektaş fukarâsıyız

Zâhidâ şanımız innâ fetahnâ

Harâbî kemteri serseri sanma

Bir kılı kırk yarar kâmiliz ammâ

Pîr Balım Sultân’ın budalasıyız

***

Ey zahit şaraba eyle ihtiram

İnsan ol cihanda bu dünya fani

Ehline helaldir, na ehle haram

Biz içeriz bize yoktur vebali

Sevap almak için içeriz şarap

İçmezsek oluruz düçar-ı azap

Senin aklın ermez bu başka hesap

Meyhanede bulduk biz bu kemali

Kandil geceleri kandil oluruz

Kandilin içinde fitil oluruz

Hakkı göstermeye delil oluruz

Fakat kör olanlar görmez bu hali

Sen münkirsin sana haramdır bade

Bekle ki içesin öbür dünyada

Bahs açma Harabi bundan ziyade

Çünkü bilmez haram ile helali.

“Ey zahit şaraba eyle ihtiram” bestelenmiş yorumları:


***

Daha Allah ile cihan yok iken

Biz anı var edip ilan eyledik

Hakk’a hiçbir layık mekan yok iken

Hanemize aldık mihman eyledik

Kendisinin ismi henüz yok idi

İsmi şöyle dursun cismi yok idi

Hiçbir kıyafeti resmi yok idi

Şekil verip tıpkı insan eyledik

Allah ile burda birleştik

Nokta-i amaya girdik birleştik

Sırr-ı Küntü kenzi orda söyleştik

İsmi şerifini Rahman eyledik

Aşikar olunca zat ü sıfatı

Kûn dedik var ettik bu semavatı

Birlikte yarattık hep kainatı

Nam ü nişanını cihan eyledik

Yerleri gökleri yaptık yedi kat

Altı günde tamam oldu kainat

Yarattık içinde bunca mahlûkat

Erzakını verdik ihsan eyledik

Asılsız fasılsız yaptık cenneti

Huri gılmanlara verdik ziyneti

Türlü vaidlerle her bir milleti

Sevindirip şad ü handan eyledik

Bir cehennem kazdık gayetle derin

Laf ateşi ile eyledik tezyin

Kıldan gayet ince kılıçtan keskin

Üstüne bir köprü mizan eyledik

Gerçi Kün emriyle var oldu cihan

Arş-ı Kürsü gezdik durduk bir zaman

Boş kalmasın diye bu kevnü mekan

Ademin halkını ferman eyledik

İrfan olan bilir sırrı müphemi

İzhar etmek için ism-i azamı

Çamurdan yoğurduk yaptık ademi

Ruhumuzdan bir ruh revan eyledik

Adem ile Havva birlik idiler

Ne güzel bir mekan bulduk dediler

Cennetin içinde buğday yediler

Sürdük bir tarafa puyan eyledik

Adem ile Havva’dan geldi çok insan

Nebiler Veliler oldu mümayan

Yüzbin kerre doldu boşaldı cihan

Nuh Naciyullah’a tufan eyledik

Salih’e bir deve eyledik ihsan

Kayanın içinden çıktı nagehan

Pek çokları buna etmedi iman

Anları hak ile yeksan eyledik

Bir zaman Eshab-ı Kefh’i uyuttuk

Hazreti Musa’yı Tur’da okuttuk

Şit’i çulha yaptık bezler dokuttuk

İdris’e biçtirip kaftan eyledik

Süleyman’ı Dehr’e sultan eyledik

Eyyub’a acıdık derman eyledik

Yakub’u ağlattık nalan eyledik

Musa’yı Şuayb’a çoban eyledik

Yusuf’u kuyuya attırmış idik

Mısır’da kul diye sattırmış idik

Zeliha’yı ona çattırmış idik

Zellesinden bendi zindan eyledik

Davut peygambere çaldırdık udu

Kazadan kurtardık Lût ile Hûd’u

Bak ne hale koyduk nar-ı Nemrud’u

İbrahim’e bağ u bostan eyledik

İsmail’e bedel cennetten kurban

Gönderdik şad oldu Halil ür rahman

Balığın karnını bir hayli zaman

Yunus peygambere mekan eyledik

Bir mescide soktuk Meryem Ana’yı

Pedersiz doğurttuk orda İsa’yı

Bir ağaç içinde Zekeriyya’yı

Biçtirip kanına rızan eyledik

Beyt-i Mukaddes’te Kudüs şehrinde

Nehri Şeria’da Erden nehrinde

Tathir etmek için günün birinde

Yahya’yı, İsa’yı üryan eyledik

Böyle cilvelerle vakit geçirdik

Bu enbiya ile çok iş bitirdik

Başka bir Nebi’y-yi zişan getirdik

Anın her nutkunu Kur’an eyledik

Küffarı Kureyşi ettik bahane

Muhammet Mustafa geldi cihane

Halkı davet etmek için imane

Murtaza’yı ona ihvan eyledik

Ana kıyas olmaz asla bir nebi

Nebiler şahıdır Hakk’ın habibi

Biz anı Nebi’y-yi ihsan eyledik

Hak Muhammed-Ali ile birleştik

Hep beraber Kabe-kavseyn’e gittik

O makamda pek çok muhabbet ettik

Leylerel esrayı seyran eyledik

Bu sözleri sanma her insan anlar

Kuş dilidir bunu Süleyman anlar

Bu sırrı müphemi arifan anlar

Çünkü cahillerden pinhan eyledik

Hak ile hak idik biz ezeliden

Ta ruz-i Elest’te Kalubeli’de

Mekan-ı Hüda’da bezm-i celide

Cemalini gördük iman eyledik

Vahdet alemini bilmeyen insan

İnsan suretinde kaldı bir hayvan

Bizden ayrı degil Hazreti Süphan

Bunu Kur’an ile ayan eyledik

Sözlerimiz bizim pek muhakkaktır

Doğan ölen yapan bozan hep Hak’tır

Her nereye baksan Hakk’ı mutlaktır

Ahval-i vahdeti beyan eyledik

Vahdet sarayına girenler için

Hakkı hakkel yakın görenler için

Bu sırrı Harabi bilenler için

Birlik meydanında cevlan eyledik

***