Tanıtım:
Bedri Noyan, 1960’dan 1997’de ölümüne kadar Bektaşi toplumu içinde en yüksek mevki olan Dedebabalık makamında bulunmuş hekim, araştırmacı-yazar, sanatçı ve inanç ve toplum adamıdır.
1912 yılında Serez’de doğdu. Babası subaylıktan emekli olunca Samsun’a yerleştiler. Ortaokul ve liseyi Samsun’da okudu. 1931 yılında Samsun Lisesi’nin ilk mezunları arasında yer aldı. 1937 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. KBB İhtisasını Ankara Numune Hastanesinde Avusturyalı Profesör Max Meyer’in yanında yaptı. 1946 yılında İstanbul Tıp Fakültesinde, Ekrem Behçet Tezel’den sonra Türkiye’nin ikinci KBB doçenti oldu. 1951’de üniversiteden ayrılarak Aydın ve İzmir’de Serbest KBB Hekimi olarak çalıştı. KBB, Türkoloji ve folklor kongrelerine tebliğler sunarak katıldı. Tıp dergilerinde çok sayıda yayınları ve çeşitli dergilerde araştırma yayınları yayınlandı. Dr. Bedri Noyan, 21 Mart 1960’da Alevi ve Bektaşi toplumu tarafından Dedebaba seçilerek pir postuna oturdu ve 7 Kasım 1997’de ölene kadar (Bektaşi terminolojisinde Hakk’a yürümek denir) Bektaşi toplumunun en üst düzey liderliğini yaptı. Şiir, müzik, resim ve özellikle de hat ve ebru sanatı ile yakından ilgilenmiştir.
Nefesleri:
Muhammed Alî aşkına insan Meydân’da Meydân’da
Pîr Bektaş Velî aşkına kurbân Meydân’da Meydân’da.
Çerağlar, cânlar uyanmış, gönüller şevk ile yanmış,
İlâhi aşka boyanmış erkân Meydân’da Meydân’da
Dâr’a boynu bağlı varır, Niyâz ederek yalvarır,
Sonra inciler çıkarır, Ummân Meydân’da Meydân’da
Erir demir gibi sertler, kendini yok eder mertler,
Tatlılaşır burda dertler, derman Meydân’da Meydân’da
Cân u başı fedâ ile, mâsivâ’ya vedâ ile,
El eledir gedâ ile, Sultân Meydân’da Meydân’da
Yücelîr de mir’âcına, erişir devlet tâcına,
El uzatır muhtâcına, Yezdan Meydân’da Meydân’da
Cânân ile, devrân ile, imân ile Sübhân ile,
Pîrân ile, peymân ile, fermân Meydân’da Meydân’da
Beraberce Âl-i Abâ, hem Mustafâ hem Mürtezâ,
Fakîr Bedri Dedebaba Noyan Meydân’da Meydân’da
***
Hakîkat uğruna kurbâna geldik
Soyunduk, yalnayak meydâna geldik
Edip mi’rac, tutup elden etekten
Erip Hakk’a Şâh-ı Merdâna geldik
Dayandık dönmedik ikrârımızdan
Tâ Elest’den süren peymâna geldik
Uyanmışken çerağlar gönlümüzde
Bu dergâha varıp mihmâna geldik
Yok olduk, ölmeden öldük ta dost, dost
Geçip cândan o dem cânâna geldik
Erip mürşid yüzünden ehl-i aşka
O nûrdan şevk alıp Sübhân’a geldik
Mübârek merkadin ardında durduk
Bütün Türklük için şükrâna geldik
Fakîr Bedri Noyan erkân, edeple
Hacı Bektaş Velî Sultân’a geldik
***
Sevdâya düşüp şevk ile efgân bir olurmuş
Pervâne ile âteş-i sûzân bir olurmuş
Ben sen sözü kalkıp aradan ten eriyip dost
Gördüm ki nasıl cân ile cânân bir olurmuş
***
Düştüm Bir Yol Sevdasına
Beni Güldür Deli Gönül
Götür yârin rüyasına
Sonra öldür deli gönül
Yunus ile dağda mıyım?
Emrah ile bağda mıyım?
Dertliyle bir çağda mıyım?
Bana bildir deli gönül
Bilmezdim gafildim boştum
Dolmak için nice koştum
En son bir âteşe düştüm
Beni kaldır deli gönül
Dört kapıdan aşkla girdim
Kırk basamak öte vardım
Orada kendimi gördüm
Bu ne hâldir deli gönül.
Muhammed Alî aşkına insan Meydân’da Meydân’da
Pîr Bektaş Velî aşkına kurbân Meydân’da Meydân’da.
Çerağlar, cânlar uyanmış, gönüller şevk ile yanmış,
İlâhi aşka boyanmış erkân Meydân’da Meydân’da
Dâr’a boynu bağlı varır, Niyâz ederek yalvarır,
Sonra inciler çıkarır, Ummân Meydân’da Meydân’da
Erir demir gibi sertler, kendini yok eder mertler,
Tatlılaşır burda dertler, derman Meydân’da Meydân’da
Cân u başı fedâ ile, mâsivâ’ya vedâ ile,
El eledir gedâ ile, Sultân Meydân’da Meydân’da
Yücelîr de mir’âcına, erişir devlet tâcına,
El uzatır muhtâcına, Yezdan Meydân’da Meydân’da
Cânân ile, devrân ile, imân ile Sübhân ile,
Pîrân ile, peymân ile, fermân Meydân’da Meydân’da
Beraberce Âl-i Abâ, hem Mustafâ hem Mürtezâ,
Fakîr Bedri Dedebaba Noyan Meydân’da Meydân’da
***
Hakîkat uğruna kurbâna geldik
Soyunduk, yalnayak meydâna geldik
Edip mi’rac, tutup elden etekten
Erip Hakk’a Şâh-ı Merdâna geldik
Dayandık dönmedik ikrârımızdan
Tâ Elest’den süren peymâna geldik
Uyanmışken çerağlar gönlümüzde
Bu dergâha varıp mihmâna geldik
Yok olduk, ölmeden öldük ta dost, dost
Geçip cândan o dem cânâna geldik
Erip mürşid yüzünden ehl-i aşka
O nûrdan şevk alıp Sübhân’a geldik
Mübârek merkadin ardında durduk
Bütün Türklük için şükrâna geldik
Fakîr Bedri Noyan erkân, edeple
Hacı Bektaş Velî Sultân’a geldik
***
Sevdâya düşüp şevk ile efgân bir olurmuş
Pervâne ile âteş-i sûzân bir olurmuş
Ben sen sözü kalkıp aradan ten eriyip dost
Gördüm ki nasıl cân ile cânân bir olurmuş
***
Düştüm Bir Yol Sevdasına
Beni Güldür Deli Gönül
Götür yârin rüyasına
Sonra öldür deli gönül
Yunus ile dağda mıyım?
Emrah ile bağda mıyım?
Dertliyle bir çağda mıyım?
Bana bildir deli gönül
Bilmezdim gafildim boştum
Dolmak için nice koştum
En son bir âteşe düştüm
Beni kaldır deli gönül
Dört kapıdan aşkla girdim
Kırk basamak öte vardım
Orada kendimi gördüm
Bu ne hâldir deli gönül.